DOSAB Buhar ve Elektrik Üretim Tesisi ÇED süreci bilgilendirme toplantısı yapıldı PROF.DR. GÜLEN GÜLLÜ: BİLİMSEL ÇALIŞMAMIZIN SONUCUNA GÖRE DOSAB PROJESİ, HAVA KALİTESİNİ İYİLEŞTİRECEK. AKSİNİ SÖYLEYEN KARŞIMA BİLİMSEL ÇALIŞMASI İLE GELSİN. ÇEVRE MÜHENDİSİ MUSTAFA ŞAHİN: ÇED DOSYASI BAKANLIĞA SUNULDU. DOSAB BAŞKANI FERUDUN KAHRAMAN: BURSA HALKI RAHAT OLSUN, MEVCUT DURUMU KÖTÜLEŞTİREN DEĞİL, İYİLEŞTİREN BİR PROJE YAPIYORUZ DOSAB BÖLGE MÜDÜRÜ SERHAT ŞENGÜL: SÖZ VERDİĞİMİZ GİBİ BİLİMSEL RAPORLARI ŞEFFAF BİR ŞEKİLDE KAMUOYU İLE PAYLAŞIYORUZ Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) Buhar ve Elektrik Üretim Tesisi’nin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci ile ilgili bilgilendirme yapılan ve bilimsel raporların açıklandığı basın toplantısı, 4 Aralık Perşembe günü DOSAB Konferans Salonu’nda yapıldı. Toplantıya, DOSAB Yönetim Kurulu Başkanı Ferudun Kahraman, Başkan Yardımcısı İlhan Sarı, Yönetim Kurulu Üyeleri Burhan Çakır, Ersan Özsoy ve Haluk Topbaş, Fahrettin Gülener, Türk Ceyhan, Vedat Kantar, DOSAB Bölge Müdürü Serhat Şengül, projenin ÇED sürecini yöneten Çınar Mühendislik Müşavirlik AŞ Genel Müdürü, Çevre Mühendisi Mustafa Şahin, Hava Kalitesi Modellemesini yapan Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr.Gülen Güllü katıldı. ÇED KARARI HENÜZ VERİLMİŞ DEĞİL Basın toplantısının açılışını yapan DOSAB Bölge Müdürü Serhat Şengül, ÇED süreci ve son gelişmeler ile ilgili bilgi verdi. Şengül, şunları söyledi: “ÇED sürecimiz devam ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvuru dosyamızı oluşturup teslim ettik. 23 Aralık tarihinde de İnceleme Değerlendirme Toplantısı (İDK) yapılacak. Dolayısıyla, kamuoyuna yansıtıldığı gibi henüz ÇED olumlu kararı alınmış değil. DOSAB, bu süreci şeffaf ve titiz bir şekilde yürütüyor. Daha önce de açıkladığımız ve kamuoyuna söz verdiğimiz gibi süreçle ilgili gelişmeleri ve bilimsel çalışmaların sonuçlarını bugün olduğu gibi paylaşıyoruz. DOSAB’ın projesi, en son teknoloji donanımlı, çevresel önlemlerin maksimum düzeyde alındığı yeni nesil bir proje… DOSAB, mevcut durumun üzerine yeni bir tesis inşaa etmiyor. Ana amaç bölgedeki buharın tamamının temini olduğu için, mevcut 100 dolayındaki tekil buhar üretim tesislerinin yerini alacak, kontrollü tek tesis yapmak amacında. Bu çerçeveden bakıldığında, bizim başından bu yana iddiamız olan çevreyi kirleten değil mevcut duruma göre daha iyi sonuçlar ortaya koyan proje sözümüz daha rahat anlaşılabilir. Ayrıca, mevzuat gereği 7 gün 24 saat online izlenecek bu tesisimizin ikincil bir denetimi konusunda da kamuoyuna çağrımızı yineliyoruz; Bursa adına oluşturulacak bir komisyonun öncülüğünde uluslar arası bağımsız denetim kuruluşlarının denetimine açığız. Çünkü DOSAB, çevre ve insan sağlığına önem veren bir kurumdur.” ÇED BİR ÇEVRE KORUMA ARICIDIR Çınar Mühendislik Genel Müdürü Çevre Mühendisi Mustafa Şahin de ÇED ve DOSAB projesi ile ilgili bilgi paylaşımında bulundu. Şahin, 72 kişilik bir ekiple firmalarının ÇED sürecini yürüttüğünü belirterek şöyle konuştu: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan yeterlilik alarak, sürecin içinde sivil toplum örgütleri, bakanlık, DOSAB ve vatandaşlar arasında köprü vazifesi görüyoruz. ÇED sürecinde sivil toplum örgütlerinin, vatandaşların ve tüm paydaşlarının görüşleri aktarılmaktadır. ÇED, planlanan bir projenin olumlu ya da olumsuz yönlerinin giderilmesi için bir araştırma sürecidir, çevre koruma aracıdır. Bunu artık kabul etmemiz lazım, ÇED olmadan yatırımlara yön vermek mümkün değil. Dolaysıyla ÇED’i biz yatırımcının çevresel el kitabı olarak görüyoruz. ÇED raporu hazırlandıktan sonra eğer olumlu karar çıkarsa bu ÇED raporu 49 yıl için geçerli olacaktır. ÇED sürecinde çevre sorunları ortaya çıkmadan önlenmektedir. Bu çalışmalar ÇED süreci içerisinde bilimsel metot ve tekniklere dayalı olarak yapılmaktadır. Bir mevzuat çerçevesinde yönlendirilmektedir.” BİZ KARAR MERCİİNE BİLİMSEL RAPORLAR SUNUYORUZ ÇED sürecinin kendi başına karar süreci olmadığını belirten Şahin, “Biz ne Çınar olarak, ne de DOSAB olarak bu sürecin karar mercii değiliz. Biz kararları verebilmeleri için karar mercilerine oluşturduğumuz raporları sunuyoruz. Karar vermeye sürecini destekleyen sürecin çalışmalarını yürütüyoruz. Dolayısı ile teknoloji, yer alternatifleri dışında çevresel argümanlar ile çevreye olabilecek etkilerini irdelemekteyiz. ÇED’in bir amacı da ekonomik ve sosyal gelişmeye engel olmaksızın çevre değerlerini ekonomik politikalar karşısında korumak, planlanan faaliyetin yol açabileceği olumsuz etkileri önceden tespit edebilmesi ve gerekli önlemlerin alınmasını sağlamaktır. Biz süreçte alınması gereken tüm çevresel önlemleri rapor içerinde inceliyoruz. Şeffaf süreç nedeni ile tüm paydaşların görüşlerini topluyoruz. Bu süreç defalarca halka görülmektedir. Örneğin ÇED başvuru dosyasını oluşturduk. e-ÇED de internet üzerinden de halka ulaştırılıyor. Rapor, vatandaşlar ve tüm paydaşlara açıktır. Bu sürecin tümünde Bursa’dan gelen görüş ve önerileri rapora yansıttık. Yansımayan görüşler varsa da bunlar da süreç içinde katılır” dedi. DOSAB, TÜRKİYE’DE GÖRMEDİĞİMİZ KADAR BİLGİLENDİRME YAPTI Bursa’da, bazı kesimlerin halkın katılımı toplantısı konusunda bu proje özelinde eleştiri yaptığını belirten Mustafa Şahin, “Yönetmelik gereği, proje alanı organize sanayi bölgesi olduğu için Çevre Bakanlığı bu toplantıyı istemedi. Bu bizim ya da DOSAB’ın kararı değildir. Buna rağmen DOSAB, Bursa Kent Konseyi dahil 40 dolayında bilgilendirme toplantısı yapmıştır. Bir çok projede bizler çalışıyoruz, Türkiye’de benim görmediğim derecede yoğun faaliyet ve çabadır. Bu açıdan DOSAB’a teşekkür etmemiz lazım. Ayrıca, Çınar Mühendislik ekibi bölgede konu ile ilgili anketler yapmış, derinlemesine mülakatlar gerçekleştirmiştir. Çok şeffaf ve başarılı bir süreç gerçekleştirdik” şeklinde konuştu. BU BİR İYİLEŞTİRME PROJESİDİR Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gülen Güllü de, projenin hava kalitesi modellemesi çalışmasının nihai sonuçlarını açıkladı. Güllü, daha önce 12 Eylül tarihinde Bursa Kent Konseyi’nde çalışmanın ön sonuçlarını paylaştıklarını ve Bursa’da çok tartışıldığını hatırlattı. Güllü, “DOSAB Buhar ve Elektrik Üretim Tesisi Projesi’nin başlıca amacı buhar temini. Şu anda DOSAB bünyesinde mevcut buhar kazanlarındaki buhar ihtiyacını tek merkezden karşılamak istiyorlar. Dolayısıyla, aslında yeni bir proje değil bir çeşit rehabilitasyon çalışmasından bahsediyoruz. Biz, bu çalışmayı yeni bir santral değil bir iyileştirme projesi olarak görüyoruz. O nedenle yaptığımız bilimsel çalışma, mevcut tesislerin bütün hava etkilerini değerlendirmek ve bu tesisler kapatılıp da bir merkezden buhar üretimi yapılırsa o zaman bu bölgenin hava kalitesi nasıl değerlendirilecek çerçevesindedir” dedi. DOSAB, EN İYİ TEKNOLOJİYİ SEÇMİŞTİR Güllü, bu tür büyük yakma tesislerinde seçilen teknolojinin çok önemli olduğunu belirterek, “Bu yapılar bütün dünyada yüksek kirliğinin potansiyeli tesisler olarak adlandırıldıkları için, özellikle Avrupa’da entegre kirlilik önleme kontrolü ile ilgili yapılan çalışmalar yapıldı. İspanya’nın Sevilla kentinde bir büro var. Burada kirlilik riski yüksek sanayi çalışmalarının mevcut tekniklerinin en iyisinin neler olabileceği ile ilgili kılavuz dokümanlar çıkarılıyor. Bu dokümanlar sanayiciye yatırım yaparken seçtiği teknolojide yol gösterici olması açısından çok büyük önem taşır. Birçok farklı sanayi yatırımı için farklı dokümanlar bulunuyor. Bunlardan bir tanesi de büyük yakma tesisleri için olandır. Mevcut olan ve şuan taslak olarak hazırlanan doküman da büyük yakma tesisinin Avrupa’da hangi teknoloji ile daha iyi nasıl çalışacağını anlatıyor. Burada akışkan yataklı bir yakma teknolojisi seçilmiş. Azot gazının, kükürt oksitlerin tutulması burada mümkün… Dolayısıyla, uluslar arası en iyi teknikler dokümanı, mevcut en iyi teknikleri belirtir, böylece emisyon limitleri sağlanır. O yüzden ilk olarak kontrol edilmesi gereken, yapılması planlanan tesis Avrupa’nın kabul ettiği en iyi teknoloji midir? DOSAB, bu en iyi teknolojiyi almıştır. Önerilen tesisin içinde akışkan yataklı yanma sistemi var. Özellikle kükürt oksit emisyonlarını tutma oranı çok yüksek, azot için katalitik reaktörü olan sistem var, toz püskürümü için de yeni nesil torba fitre kullanılıyor. Bunlar dediğim gibi en iyi teknoloji olarak kullanılıyor” şeklinde konuştu. AKSİNİ İDDİA EDEN KARŞIMA BİLİMSEL ÇALIŞMASI İLE GELSİN Prof. Dr.Gülen Güllü, DOSAB’ın zorunlu olmamasına rağmen, hava kalitesi modelleme çalışmasını kamuoyunu rahatlatmak, bölgenin hassasiyeti ve mevcut durum ile yeni oluşacak durumu net olarak görmek adına yaptırdığını vurgulayarak, şöyle konuştu; “DOSAB’dan üniversitemize böyle bir başvuru oldu. Ben 25 yıldır hava kalitesi konunda uzmanım. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın farklı yerlerindeki çalışmalarda yer aldım. Sadece Ankara’da değil Türkiye’nin birçok ilinde çalışmalar gerçekleştiriyorum. Uluslararası bir insanım, ancak yerelim, ithal değilim. Ankara’da çalışıyor olabilirim ama bütün dünyada bu çalışmayı yürütebilecek bir profile sahibim. Arkasında durmayacağım hiçbir raporun altına imza atmam. O yüzde Bursa basınında yer alan bazı söylemler beni son derce rahatsız etmiştir. Ancak şanslıyım bir politikacı olsaydım veya sözünün arkasında duramayacak bir kişi olsaydım üzülebilirdim. Ben, ancak kanıtlayabildiğim her şeyi ortaya koyarım. Yapılan bu çalışma ve kullandığım metot tüm dünyada en iyi yöntemle hazırlanmış, en doru şekilde ortaya konulmuş çalışmadır. Eğer çalışma ile ilgili eleştiriler var ise, çalışmanın doğru olmadığı konusunda; aynı şekilde bilimsel raporla karşıma gelinmesini istiyorum. Çünkü ancak bilimsel raporlarla tartışabiliriz. Akademik camiayı zedeleyen bir ithamda bulunulmasın. Ben bir devlet personeliyim. Üniversitemden izin almadan dışarıda iş yapamam. Üniversitemin de beni böyle bir çalışmada danışman yapabilmesi için bir takım kuralları var. Döner sermayeye bir ücret yatırılır, bunun yüzde 70’i üniversiteye kalır. Daha sonra üniversitem, çalışmada danışmalık yapmam için beni görevlendirir. Bu yüzden ben bu çalışmada para almadan çalışma lüksüm yok, üniversitem izin vermez çünkü. Profesyonelce bir iş yapıyorsanız bedeli vardır. Kendimizi çevre doktoru olarak düşünüyoruz. Doktora gittiğinizde tanı koymak için hastadan nasıl ücret alınıyorsa bizler de tanı koymak için parasız bu işi yapmamız söz konusu değil. Bu yüzden üsluplarda tüm akademik camiayı zedeleyecek şekilde ithamda bulunulmamasını önemle rica ediyorum.” BURSA’DA MEVCUT HAVA KALİTESİ KÖTÜ Prof. Dr. Gülen Güllü, modellemenin sonuçları konusunda ise şunları söyledi: “Mevcut durumla, kurulacak tesisin etkilerini kıyaslamak açısından çok faydalı oldu. Maalesef Bursa Bölgesinde aktif çalışan ölçüm istasyonu yok. Ben bir uzman olarak Bursa’nın hava kalitesi problemi olduğunu görsel olarak görüyorum. Ama bunu ölçerek tespit etmek gerek. O yüzden bu çalışma kapsamında DOSAB’ın santralinin etki alanında bulunan 10 noktada 2 ay süreyle bir hava kalitesi ölçüm çalışması gerçekleştirdim. Önerim, bu proje gerçekleştirildikten sonra DOSAB’ın bu bölgede hava kalitesi ölçmek için sabit istasyon kurup, bölge halkının da hangi havayı soluduğu ile ilgili katkı sağlaması. Buna inanıyorum. Proje sayesinde, bu bölgede yaşayan insanlar da hangi kalitede havayı soluduklarını öğrenmiş olacak. Biz bilimsel çalışmamızda, DOSAB’ın yakınında bulunan yerleşim yerlerini içeren noktaları seçtik. Ölçüm sonuçları İngiltere’deki laboratuardan alındı. Bizim modelimiz de ABD onaylı, bütün dünyada kullanılan model. Biz Eylül ayındaki toplantıda, bölgede hava kirliliğinden bahsetmiştik. Bu suç duyurusu konusu olarak algılanmış. Burada, bir megavatın altında olan buhar üretim tesisleri var. Bunlar gelip denetlenebilir ama ceza almadan çalışmalarına devam edebilirler. Bizim söylediğimiz herhangi gibi suç duyurusunda bulunabilecek bir durum değil. Tekil olarak çok yüksek olmayan, ancak yere çok yakın bacalardan atmosfere salınımları bir noktaya toplarsanız, bunların her biri koca bir fabrikadan daha çok zarar verir. BİLİMSEL ÇALIŞMADA ORTAYA ÇIKAN GERÇEKLER Sonuçlarda dikkat çekmek istediğim parametreler şöyle; DOSAB Buhar ve Enerji Üretim Tesisinin tek başına çalışması durumunda mevcut tesislerin neden olduğu SO2 (kükürt) kirletici düzeyinin yüzde 80 oranında azaltılacağı, bölge hava kalitesinde önemli ölçüde iyileşme olacağı görülmektedir. Hem uzun hem de kısa vadeli SO2 konsantrasyonlarının ilgili ulusal mevzuatta belirtilen sınır değerlerinin oldukça altındadır. Burada, DOSAB içinde olmayan ve hesaba katılmayan diğer tesisler olduğunu unutmamak gerekir. NO2 (azot) emisyonları için yönetmelikte tanımlanan saatlik ve yıllık sınır değerleri sırasıyla 200 μg/m3 ve 40 μg/m3’tür. DOSAB Buhar ve Enerji Üretim Tesisinin emisyonlarından kaynaklanan NO2 için hesaplanan saatlik ve yıllık NO2 değerleri sırasıyla 81 μg/m3 ve 1 μg/m3 olup, yönetmelikte belirtilen sınır değerlerden oldukça düşüktür. Yer seviyesindeki PM10 (partikül maddeler) konsantrasyonları ve çökelen toz miktarı parametreleri açısından tablo şöyledir; PM10 emisyonları için 2019 yılı günlük ve yıllık sınır değerler sırasıyla 50 μg/m3 ve 40 μg/m3’tür. DOSAB projesi için tahmin edilen günlük ve yıllık PM10 değerleri, 0.058 μg/m3 ve 0.0035 μg/m3 olarak hesaplanmış olup, değerler yönetmelikte belirtilen sınır değerlerden oldukça düşüktür. Aynı şekilde mevcut tesislerin oluşturacağı yıllık PM10 konsantrasyonu değeri 0.138 μg/m3 olup, ilgili yönetmelik sınır değerinin oldukça altındadır. Yönetmelikte günlük ve yıllık çökelen toz sınır değeri, sırasıyla, 390 ve 210 mg/m2.gün olarak tanımlanmıştır. DOSAB Buhar ve Enerji Üretim Tesisinden kaynaklanan günlük çökelen toz miktarı 9.4 mg/m2, mevcut tesislerin çalışması durumunda hesaplanan değer ise 11.4 mg/m2 olup, yönetmelikte tanımlanan sınır değerin oldukça altındadır CO (Karbonmonoksit) için tanımlanan maksimum 8 saatlik ortalama sınır değer, 10.000 μg/m3’dür. DOSAB tesisi emisyonları için modelleme çalışmasıyla hesaplanan maksimum 8 saatlik ortalama CO YSK değeri 27 μg/m3 olup, HKDYY’de belirtilen sınır değerden oldukça düşüktür. Benzer şekilde, mevcut tesislerden kaynaklanacak değer ise 191 μg/m3 olup, yine yönetmelikte belirtilen ilgili sınır değerin oldukça altındadır. CO emisyonları mevcut kaynaklarla beraber tesis çevresinde ve yerleşim alanlarında önemli boyutlarda etki yaratmayacaktır. Modelde ele aldığımız diğer bazı parametreler anlamında da tablo olumludur. SONUÇ: BÖLGEDE HAVA KALİTESİ İYİLEŞECEK Sonuç olarak, tüm alıcı ortam bütünü düşünüldüğünde, yapılan ölçüm ve modelleme çalışma sonuçlarına göre DOSAB Buhar ve Enerji Üretim Tesisinin tek başına çalışması durumunda mevcut duruma göre özellikle SO2ve NO2 kirletici düzeyinin azalacağı, bölge hava kalitesinin önemli oranda iyileşeceği görülmektedir. Yani mevcut tesisler yerine, DOSAB Projesi’nin devreye girmesi ortalama olarak yüzde 30 hava kalitesinde iyileşme sonucu doğuracaktır. Buna karşı çıkarken, bu bilimsel sonuçların mutlaka dikkate alınması gerekir. Dikkate almayanlar, Bursalılar mevcut kötü havayı solumaya devam etsin, iyileşme olmasın, diyenlerdir.” basın toplantısında, basın mensuplarının soruları da yanıtlandı. Bu sorular arasında, Danıştay’ın Yırca kararı yanı sıra, Kozağacı ile ilgili sürecin durdurulması kararlarının DOSAB’ı bağlayıp bağlamadığı da yer aldı. Bu soruya yanıt veren Mustafa Şahin, “Her proje ayrı ayrı değerlendirilir. Bunların DOSAB projesi ile ilgisi yoktur” dedi. FERUDUN KAHRAMAN: SÖYLEDİĞİMİZ HER ŞEYİN ARDINDA BİLİMSEL GERÇEK VAR Toplantıda son olarak söz alan DOSAB Yönetim Kurulu Başkanı Ferudun Kahraman ise şunları söyledi: “DOSAB’ın bu projesi ile ilgili bugüne kadar çok şey yazıldı, söylendi… Biz başından itibaren proje üzerinde büyük bir titizlikle ve bilimsel çerçevede çalışmalarımızı sürdürdük. O çerçevede de ilerlemeye devam ediyoruz. Ülkemizin, temiz kömür teknolojilerini kullanarak enerji ihtiyacımızın önemli bir kısmını yerli kaynağımız kömür ile karşılama noktasında ilerliyor. DOSAB, bu doğrultuda yeni nesil bir proje ortaya koymuştur. Bu proje, hem yüksek verimli hem de çevresel etkiler anlamında örnek olacak bir projedir. Bugün de bir kez daha görüldü ki, çevresel etkiler anlamında mevcut durumu kötüleştiren değil aksine iyileştiren bir yapıdır. Bu açıdan, ben Bursa halkının rahat olmasını, yanlı ve yanıltıcı söylem ve yayınlara itibar etmemesini istiyorum. Çünkü DOSAB’ın, söylediği her sözün, yaptığı her eylemin ardında bilimsel veriler vardır. Bizler, çevre ve insan sağlığını olumsuz etkileyecek hiçbir yatırım ve projenin içinde olmayız.” |